25 Aralık 2014 Perşembe

Cinayette Geri Kalmak - Gündüz Vassaf


   "Ve garip bir örnek vereyim sana. Sanayi Taylorizmle dizi üretimi başlatalı, Henry Ford'un otomobil fabrikalarındaki bantlarda çalışmaya başlayalı neredeyse yüzyılı geçiyor, oysa türümüzün bireyi seri cinayetlere daha yeni başladı. O da hala tabii ki bandın ilk çıktığı Amerika'da. Dünyanın geri kalan kısmında hala ortaçağ kafasıyla cinayet işleniyor. Şu ya da bu nedenle ancak bir tanıdığımızı öldürebiliyor. Tüm otomobillerin aynı şekilde üretildiği, otomobillerin hepsinin birbirine benzediği bir toplumda, tabii ki cinayetler de birbirine benzeyecek ve dizi halinde işlenecek. Marx'ın dediği gibi düşüncemiz, kültürümüzün üretim güçlerinin gerisinde kalıyor. İlerlemek için bu çelişkiyi kırmak lazım. Bırak demokratik anayasayı, cinayette bile geri Türkiye."


   "Bir örnek daha sana. Aynen bir hastalık gibi bir 'sağlık salgını' kasıp kavuruyor türümüzü. Sağlıklı olmaya çalışırken türümüzün kökünü, kökenini dinamitliyoruz. Zaten şimdiye kadar dünyamızda yaşayan türlerin yüzde 96'sı yok olmuş gitmiş. Bilirsin ben hep yeniden yanayım; ama yenilik kisvesi altında bir tutuculuktur gidiyor. Temiz hava, organik gıda, jogging, jimnastik ve egzersiz salonları, sigara ve içkiye karşı kampanyalarsa hiç çağdaş değil.

   "Hep uyumdan söz ediyoruz. Oysa uyumsuzluğun ta kendisi bu tür davranışlar. Ulaşım teknolojisindeki son üç binyıllık gelişme at, eşek, tekerler, otomobil, uçak derken ayağımızı yerden kesti. Şimdi 2. yüzyılın son çeyreğinde uzaya doğru yola çıkmışken birdenbire binlerce yıl öncesindeki 'doğal' insana dönüş yaparak sağıklı olmak için trafikte, otomobiller arasında jogging dedikleri bir şey yapıyor insanlar. İşte bir toplu çılgınlık, tabiat kaidelerine bir uyumsuzluk örneği. Çağımızın yeni sağlıklı insanı kirli havada, ozon deliğinin ışınlarında yaşayabilen, genetik mühendisliğiyle üretilmiş ilaçlı domatesleri, hayatında bir adam atmamış ve güneş görmemiş hormonlu tavukları yiyen insandır Eski sağlık anlayışına uygun bir biçimde sağlıklı kalmaya çalışan, bugünün hasta insanıdır. Ciğerleri ne kadar temiz, kanı ne kadar katıksız ise o kadar daha fazla ölüme yakın, ölüme mahkumdur. Darwin'in güçlüsü bu ortamda yaşayabilen yeni insandır. Akıntıya kürek çekerek artık var olmayan bir dünyayı yapayca yaratarak yaşayan, artık olmayan bir dünyaya uyum sağlamaya çalışan değil. Gelecek nesilleri belirleyecek doğal seleksiyonun, türümüzün sağlıklı evrimi için ciğerleri kirli, kanları zehirli olduğu için hayatta kalabilen güçlü insanları seçecek. Kısaca dayıcığım, kızın olsaydı, sakın sağlıklı yemek yiyen, rakı ve sigara içmeyen, temiz havaya, yüzmeye, koşmaya meraklı, ne idüğü belirsiz bir herifin tekine verme derdim. Pişman olurdun, Allah göstermesin ama, pek sağlıklı torunların olmazdı."

   "Ters mi geliyor söylediklerim? Sen ahlakçısın. Ahlak adına cennete bile sövüp, cehennemi översin. Ancak kabul etmelisin ki her çağın, her devrin de kendine göre ahlakı var. Biri sana hakaret ederse artık düelloya çağırmıyorsun onu. Avukatına gidip tazminat davası açıyorsun. Benim çağrım, çağını, geleceğini yaşaması herkesin. Ne dünün, ne de romantiklerimizin ya da köktencilerimizin yaptığı gibi dünü özleyerek yarının peşine düşmek.

   "Yoksa tüm dünyada iktidara gelmeye başlayan '68 kuşağının temsilcileri mahvedecek bizi. Avrupa Topluluğu'nda ki '68'li bürokratlar sağlığımızı korumak için pastörize değil diye,  güzelim Fransız peynirini; bakterili fıçılarda üretiliyor diye İskoç viskisini yasaklamaya çalışıyorlar. Amerika'da erkek,  sokakta karşıdan gelen güzel bir kadına baksa hemen gözle taciz etti diye polisin karşısında buluyor, üstelik siciline de işleniyor kadın düşmanı diye. İşinden atılıyor, iş bulamıyor. Hatta baskı o denli arttı ki örneğin gazeteciler kadını yazdığı bir haberde tanımlamaya çalışırken cinsel nesne yerine koyuyor diye, 'güzel' kelimesini bile kullanmıyor. Cinsellikten gıda maddelerine, kullandığımız dilden bize keyif veren nesnelere kadar her şeyi denetim altına alıyor yeni iktidarlar, '68 kuşağının düzen düşkünü temsilcileri. Bir yandan da eski insanı yaşatmaya, eski değer yargılarını hala egemen kılmaya çalışıyorlar 21. yüzyılın yeni insanını yaşatacaklarına. Saçmalığa bak sen!"

                                                                          
                                                                          

                                                                              6-12 Şubat 1993, Heaton Moor
                                                                             Mart 1996, Didsbury

                                                                                Gündüz Vassaf - Cennetin Dibi


0 yorum:

Yorum Gönder